Interpol

 

 

Bugün akşam saatlerinde 3 aylık Arjantin turist vizem bittiği için iki günlüğüne gittiğim Uruguay’dan dönüş yolundaydım. Uruguay güzel memleket gibi, ben sadece Montevideo’yu gördüm ama hali, tavrı insanları hoşuma gitti. İki gün boş boş Montevideo sokaklarında dolaştıktan sonra Colonia’daki limana katamaranla Buenos Aires’e geçme amacıyla geldim. Colonia da güzel bir yere benziyor bi daha gelince de orayı gezerim.

Neyse efendim, “check in”imi yaptım pasaport kontrolde Uruguay çıkışını yapıp hemen yandaki Arjantin şubeye geçtim.(evet Arjantin girgirişini de Uruguay’da yapiyorlar) Arjantin Şubedeki yetkili abla pasaportumu alıp bol bol çevirdi sağa sola doğru, sonra bir hışımla çıktı gitti yerinden, benzer bir şey Arjantin’e ilk girişimde de olduğu için çok endişelenmedim, gidip ayrı bir sistemden bakacak herhalde dedim, telefondan Facebook’a filan bakmaya başladım tüm soğukkanlılığımla, ama yetkili abla bir türlü gelmek bilmiyordu… Neredeyse 15 dakika geçtikten sonra hakkımda bir “şey” olduğunu söyledi, o söylediği kelimeyi bilmiyorum ama hakkımda “hayırlısı” diye düşünüp, -tamam dedim. Yetkili abla kendisini takip etmemi istedi, bu ilginçti zira daha önce hiçbir pasaport yetkili ablası yahut abisi kendisini bir yere kadar takip etmemi istememişti. Kendisini yaklaşık 6 metre kadar takip ettim, geldiğimiz yer tüm yetkili abi ve ablaların yetkili üssü olan “supervisor” tabir edilen, aşırı yetkiden insanların kafalarını duvarlara sürttüğü bir yerdi. Burada çok yetkili bir abi telefonda konuşurken elindeki pasaportumu da hafifçe masasına vurmak suretiyle çeşitli jest ve mimiklerde bulunuyordu. Dedim o eli indir… Abimiz telefonda konuşurken sakince dinledim, ancak ortada ilginç bir durum vardı, abimiz sürekli filmlerden yahut haberlerden duyduğumuz “interpol” adlı yetkiden ağlayacak derecede yetkili abilerden bahsediyordu. Önümde dönen bu ilginç hikayeyi izlemeye devam ettim…

Telefon kapandı, yetkili abi 3 ayrı bilgisayariyla birden oynamaya başladı, hiçbirinde soltaire açık değildi, işin ne kadar ciddi olduğunu o an anlamıştım. Tüm sevecenliğimle o kritik soruyu sordum; “Interpol beni mı arıyor?” Yetkili abi kafasını sağa yatırıp aynı anda iki elinde de elma varmış da onları çeviriyormuş gibi bir hareketten sonra kısa bir açıklama yaptı “isminizin soyadınızın ve doğum tarihinizin tam olarak eşleştiği bir kişi Interpol tarafından aranıyor. Sakinligimi korudum, daha evvelden yaptığım ince araştırmalar sonucu ülkede 10 binin üzerinde kişinin benle aynı ad soyad ikilisine sahip olduğunu biliyordum, yılda da 365 gün olduğuna göre bunların aşağı yukarı 30 tanesi benle aynı gün doğmuştu, insan ömrünü 60 sene alsak benimle aynı gün doğan aynı isim soyad ikilisine sahip kişi olma olasılığı ℅50 gibi yüksek bir yüzdeye denk geliyordu. İşin öte yani, ikiden de fazla olma ihtimalimiz de hiç az değildi. Yetkili abi ben bu hesapların sağlamasını yaparken bana ek bir bilgi geçti, Buenos Aires’deki çok yetkili insanları aramıştı, onların da Interpol’ü arayıp benim durumum hakkında bilgi alışverişi yapmasını beklememiz gerekiyordu. Ve bekledik…

15 dakika sonra telefon çaldı, yetkili abi az yetkili arkadaşların yanındaydı, el ettim geldi. Telefonu acti, bir dakika boyunca telefonun karşı ucundaki kadına sağlam bir yazdı, sonra benimle alakalı ciddi konuştular ve telefonu kapattı… Bir kez daha aramalarını bekleyecektik, herhalde Interpol meşgule veriyor diye düşündüm ama öte yandan benim katamaran da kaçarsa tüm Arjantin’i ayağa kaldırırım diyordum içten içe… Hava serinledigi için üstüme bir şey giydim, boş boş sağa sola baktim, yetkili abiyle muhabbet açtım, “2 gün önce Uruguay’a girerken bişey yoktu siz ne ayaksiniz” dedim… cevabı manidardı; “son 2 gün içinde bir şey olmuş olsa gerek”… Anladın mı der gibi gözlerimin icine baktı “Anladım” dedim… Bir acayip adamdı yetkili abi, dertliydi. “Ben aslında ezezia’da(Buenos Aires’in büyük havalimanı) çalışıyorum” dedi, “biz üç kisiydik beni buraya aldılar nedense” diye ekledi. Zaman akıp gidiyordu, bir saattir bekliyordum ve katamaran da kalkmak üzereydi. Derken tekrar telefon çaldı, yetkili abi telefonu açtı, karşıdaki yengemiz oluyor olsa gerek sarı saçından girip güzel gülüşünden çıktı, aşk güzel şeydi elbet ama katamaran da güzeldi, ben hayatımın bu döneminde katamarana daha fazla önem atfediyordum, yetkili abi de beni anlamalıydı. Ufak bir oflayıp pufladım, belki birazdan özel kuvvet beni içeri alacaktı ama oflayasım gelmişti işte… Yetkili abi ciddi konuşmaya başladı “Deme” dedi, “ne zaman olmuş” dedi. Vakit daraliyordu ama derken abi yine ablaya yazmaya başladı ve iki dakika sonra telefonu kapattı, bende artık laf kalmamıştı, abi biraz yanındaki düzgün çalışmayan yazıcıya ilgilenip ardından bana döndü “listo” dedi ve pasaportumu uzattı. İçimi tuhaf bir duygu kapladı, gitmekle gitmemek arasında arafta kaldım, ama görev bilinciyle pasaportumu aldığım gibi katamarana koşmak durumundaydım. Ve kapıların kapanmasına az bir süre kala benimle aynı gün doğan Osman Yılmazların üzerime yüklediği sorumlulukla katamarana girdim. Bu satırları Buenos Aires yolunda yazıyorum. Son iki gün icinde adı Interpol’e giden adaşıma soyleyeyim ki çok vakti kalmadı, bu yetkili abiler onu eninde sonunda da yakalarlar. Interpol’ün yetkili kollarına teslim olsun.

Not: insanı her gün Interpol aramadığı için uzun uzun yazdım, kusura bakmayın…

 

Mart 2017

Yorum bırakın